Alevi Kıyımları ve Fetvalar

ALEVİ-BEKTAŞİLER HAKKINDA FETVALAR

 

8 Şubat 1576

“Rum Beylerbeyine hüküm:

“Bazı kimselerde Rafızi kitapları bulunup,hatta bunlardan bazısı da kendisinde emanet olduğunu bildirmekle kendisinde olan ve sairlerde bulunan kitapları ve sahiplerini İstanbul’a göndermesi hk. da”

(Başbakanlık Arşivi Mühimme Defteri. Yıl 957)

 

24 Ekim 1576

Rum Beylerbeyine ve Artkabad Kadısına Hüküm,

“Hamza Halife denen kimsenin Rafızi olduğu hakkında ihbarat vaki olup tekrar Sünni olduğu bildirilmektedir. Teftiş edilip Rafızi (olduğu) sabit olursa şer ile ceza verilmesi hk. da” (aynı kaynak)

 

2 Şubat 1577

Rum Beylerbeyine Hüküm,“Kangallı ve Alipınar ahalisinin ekserisi İran’a meyl ve muhabbet üzre olduğu bildirilmekte bu gibileri tahkik edip tahakkuk ettikte başka bir bahane ile katlonulmaları hk. da”             (aynı kaynak/c.29,s. 210)

 

22 Kasım 1577

“Bozok Beyi Çerkez Bey’e Hüküm,

Kızılbaşlıkla müttehem olan kimselerin defterleri sureti gönderildiği ve şer ile teftiş olunup sabit olursa idam edilmeleri,şer ile sabit olmayıp lakin müttehem olduklarına kanaat gelirse Kıbrıs’a sürülmeleri hk.da”

(Anadolu Aleviliği ve Pir Sultan Abdal,Irene Melikoff)

 

 

İbrahim Aslanoğlu,bu hükümlerde ilgi çeken emirlerin olduğunu söylüyor ve bu kararları şöyle sıralıyor.

1)Alevilikle ilgili kitap bulundurmak ve okumak ağır bir suçtur.

  • Bir kişinin Alevi olması idamını gerektirir.

3)Alevi olup da Sünniliğe dönse bile sözüne inanılmıyor.

4) Soruşturma sonunda Alevi olmadığını kanıtlarsa bile yakasını kurtaramıyor. Bu gibiler Kıbrıs’a sürüyor.

5) İdamların Alevilik suçundan dolayı yapıldığı gizleniyor ve ona başka bir suç yakıştırın deniyor.

 

 

Kızılbaşların katli için Yavuz’un Şeyhülislamı Müftü Hamza’nın Fetvası ;

 

Müslümanlar ! Bilin ve öğrenin ki şu Kızılbaş toplumunun başkanları Erdebil-oğlu Şâh İsmail’dir. Peygamberimiz aleyyisselâmın şeriatını ve sünnetini ve İslam dinini ve din bilgisini ve Kur’anı küçümsedikleri ve de Allah Taala’nın haram kıldığı günahlara helaldir dedikleri ve Kur’anı ve Mushafları ve şeriat  kitaplarını hor görüp ateşte yaktıkları ve de bilgilerine ve dindarlara ihanet edip öldürüp mescitleri yaktıkları ve de pis başkanlarını Tanrı sayıp secde ettikleri.

Ve de Hazret-i Ebu Bekir’e ve Hazret-i Ömer’e sövüp halifeliklerini inkar edip sövdükleri ve de peygamberlerimizin şeriatını ve İslam’ı yok etmeye kastettikleri bu anılan ve de bunların Şeriat’ e karşı söz ve davranışları bu fakire ve diğer İslam alimlerine göre tevâtürle bilinip açıkça belli olduğundan biz dahi şeriat ın hükmü ve kitaplarımızın nakli ile

FETVÂ VERDİK ki adı geçen toplum-Kızılbaşlar-Kâfir ve dinsizler ve de her kimse ki onlara uyup o sapık dinlerine râzı ve yardımcı olurlarsa onlar da kâfir ve dinsizlerdir.

 

 

BUNLARI ÖLDÜRÜP,TOPLUMLARINI darmadağın etmek tüm Müslümanlara vacip ve farzdır. Müslümanlardan ölen said ve şehit olup cennete gider ve onlardan ölen aşağılık cehennemin dibindedir,bunların hali kafirlerin halinden daha fena ve çirkindir,zira bunların kestikleri ve avladıkları ister doğan’la ister ok ile ve gerekse av köpeği ile olsun murdardır ve Nikahları gerekse kendilerinden ve gerekse başkalarından alsınlar batıldır ve de bunlara kimseden miras yemek yoktur (bir bucak halkı bunlardan olsa da).

Allah yardımcısı olsun Osmanlu Pâdişahına,gerekir ki bunların (Kızılbaşların) ileri gelenlerini öldürüp mallarını ve kadınlarını ve çocuklarını İslam gazilerine taksim ede ve bunları ele geçirince tövbelerine ve pişmanlıklarına inanmayıp öldürülmeli ve de bir kimse ki bu vilayette olup onlardan olduğu bilinirse ya da onlara giderken yakalanırsa öldürülmeli ve tüm bu toplum hem dinsizdir ve hem bozguncudur,iki yönden katledilmeleri vâciptir.

Ey Allahım dine yardım edene sen de yardım et ve Müslümanları hor göreni sen de hor gör,(bu fetvayı veren) Saru Gözer adıyla meşhur el-Müftü Hamza”(bk.Yavuz Sultan Selim’in İran Seferi, İ.Ü. Ed.Fak. Tarih Dergisi, sayı:22,s.17,1968)

Meşhur Müftü Hamza sadece bu sahte ve acımasız fetva ile kalmıyor,İnsanlığın kabul edemeyeceği daha bir çok fetva veriyor.

 

 

Kızılbaşların katli için Yavuz’un Şeyhulislam’ı  Ebussuud Efendi’nin fetvası :

 

Kızılbaş toplumunun şeriatça katli (öldürülmesi) helal olup,öldürülen gazi ve Kızılbaşlar elinde ölenler şehit olurlar mı ?

Olur. En büyük savaş ve ulu şehitliktir.

Padişah buyruğu ile Kızılbaş tayfası vurulup, küçüğü ve büyüğü esir olanlardan kimisi Ermeni olduklarından,bu durumda kurtulurlar mı ?

Olurlar. Ermeniler Kızılbaşlar askeri ile İslam askeri üzerine gelip  savaşmadıkça,Şeriata göre esir olmak yoktur.

Mürtedde dâr-ûl-harbe lâhika olmadan alıp esir etmek caiz olduğuna İmam-ı Âzam’dan gelen rivayete göre, Kızılbaş avratlarını  esir edince İslam askerlerine güç ve kuvvet,din düşmanlarına sonunda zaaf ve aşağılık gelse,o rivayete uymak şeriatça câiz olurmu? Câizdir.

Büyük sahabelerden Muaviye ’ye  lânet eden kişiye şeriatça ne yapılır ?

Azarlamak,dayak ve hapis gerekir.

(E.Düzdağ;Ebussuud Efendi Fetvâsı.s.126)

Vezir İbn Kemal olarak bilinen (efendinin)Şeyhul İslam’ın fetvası ;

(Yavuz Sultan Selim’in Veziri Şeyhülislam İbni Kemal’in Çaldıran Savaşı sırasında isteği üzere hazırlanmış fetvadır.)

 

Bu yerde adı zikri dolaşan,bütün zamanlarında tanındığından dolayı varlığının açıklanmasına gerek duymayan,Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla;Şah İsmail’in din gücüne (Kıyamet)kadar lanetlenmiş guruplarının ve tebalarının yenik zelil askerlerinin küfrü hususunda Hamd Kerim,Kuvvetli büyük yüce olan Allah içindir.

Övgü doğru yola rehberlik eden Hz. Muhammed’i ve doğru dinde ona uyanlar şianın(Şah İsmail ve tebaasının)kendi imanlarından başka doğru yola götüren imam,imamlığını ilk dört halifenin halifeliğini inkar ettikleri,İmam Ebu Bekir’le,İmam Ömer’le, İmam Osman’a (yüce Allah hepsinden razı olsun) açıkça küfür ettikleri Sünni memleketlerinden bir çok yere hakim oldukları,oralarda boş mezheplerini ortaya koydukları,haberleri ard ardına geldi,Müslüman ülkelerde bu durumun etkileri çoğaldı.

Şeriatı ve ona uyanları küçümsüyorlar,bu şeriatla içtihat edenlere, kendi mezheplerinin tersine müctehtlerinin mezheplerinde zorluklar olduğunu ileri sürerek (şeriata tabi olanlara) sövüyorlar. Tarikatlarının liderlerine de Şah İsmail adını verdiler.

Onlar Şah İsmail tarikatının metodunun son derece kolay olduğunu ileri sürüyorlar. Şah İsmail’in “helal dır” dediğini helal, haramdır dediğini haram sayıyorlar.

Şah şarabı helal kılsa,şarap helal oluyor. Özetle,küfürlerinen çeşitleri,dinden dönmeleri küfürlerinde şüphe etmiyoruz. Sürekli gelen haberlerle bize ulaşmıştır.

Ülkeleri Dar’ul-Harb’tır. Erkeklerinin ve kadınlarının nikahı geçersizdir. Onların çocuklarının her biri zina çocuğudur. Onlardan birinin kestiği hayvan(ölü) mundar olur,her kim bir zorunluluk olmadan onlara özgü kırmızı şapkayı giyerse,küfürün korkusu ona hakim olur. Bu da açıkça küfür ve inkar alametlerindendir.

Bunların hükümlerine gelince,bunlar dinden dönmüşlerin muamelelerini görürler. Öyle ki yenilseler bile,oralar dar şehirlerinde ol harb olmaya devam eder.

Müslümanlara malları,kadınları ve çocukları helal olur. Adamlarına gelince,onlar Müslüman olmadıkça öldürülmeleri zorunludur. Müslüman olduklarında, zındıklıklarının tersine,diğer Müslümanlar gibi hür olurlar. İnsanlardan birisi (Darüs-Selâmı)-(şeriatın hüküm sürdüğü) terk etse bile,onların dinini seçse,onun da  kesinlikle katli vaciptir.

(Kaynak: Mecımüa-i Resal,Süleymaniye Ktp.Pertev Paşa Kısmı,No;621,Yk,31-31b.)

Bunlar ve bunlara benzer fetvaları veren satılmış sözde din adamları işlerini yürütürken diğer taraftan bu fetvalara dayanarak dönemin Padişahları da başlıyorlar Ferman yazmaya,hem de öyle fermanlar ki hiç bir yöneticinin değil en zalim insanın dahi kabullenmeyeceği emir ve fermanlardır.

Düşününüz aynı devletin mensupları olacaklar,aynı toprakları birlikte paylaşacaklar ama onlar gibi düşünüp,onlar gibi inanmadıkları için (aslında onlar da aynı dinin mensupları)  haklarında idam kararları verilecek,bu yetmiyormuş gibi çocukları ve kadınları da helal kabul edilecektir.

 

 

Seyitgazi Işıklarının Yola Getirilmesine Dair :

Eskişehir kadısına hüküm ki ;

Şu sıralarda mektup gönderip,yüce hüküm gelip,kutlu anlamından kavranıldığı gibi,Eskişehir ile Seyitgazi ilçelerinde yaşayan Seyitgazi ışıklarının (Kızılbaşlarının) bazılarının fesat ehli olup, böylelerini yakalayıp güvenilir adamlara teslim edip, Kütahya kalesinde hapsedesin ve sebeplerini deftere yazıp arz edesin diye ferman (emir) olunmuş idi. Yüce emir gereğince denetlendikte, Eskişehir kadılığında iki nefer ışık bulunup,biri yirmi yıldır ve biri onbeş yıldır Ehl-i Sünnet Ve’l-cemaat(Sünni) yoluna girip ve ikisi de evlenip çoluk çocukları olup kendi hallerinde olduklarından başka  hiç bir vechile geçmiş töhmetleri (suçları) da olmayıp,iyiliklerine o ilçenin halkı şehâdet eylediklerini bildirmişsin.

İmdi, buyurdum ki : Önceki emir ile amel edip (işlem yapıp),öyle fesatçılara ruhsat (izin) vermeyin.       23 Ramazan,H.966 (M.1558)

(Bu gün sünniliği kabul bile etse,mademki geçmişi Kızılbaştır,affı mümkün değildir diyerek yaşam hakkı tanınmamaktadır.)

 

Bayramlarda “ışık” taifesinin kös ve nakkare çalarak şehirlerde gezmemelerine dair.

Edirne kadısına hüküm ki :

Şu günlerde,kutlu saltanat günlerinde Hz.Muhammed’in şerîatlerîn icra ve O’nun getirdiği hükümlere bağlanmak tek emelim olmakla,çok geniş topraklara sahip Osmanlı ülkemde valiler ve hakimleri tayin etmekten daha şerefli amacım yüce şeriata aykırı olan kötü davranış ve hareketleri yasaklamak ve defetmektir. O halde,bundan önce ülkemde kutlanan bayramlarda bazı kimseler şeriata aykırı olan eğlence ve oyunlara meşgul olup,bu yüzden bir çok uygunsuz işlere ve günah işlendiğinden,bu bayramlarda şeriata aykırı iş işlemeyenler diye emir verilip,o çeşit aşağılık işler yasak edilip ve defedilip uyarılmış ve teker teker resmi yazılar yazılmıştı.

 

Halen,kadılık görevi yaptığın yerde,önceki bayramlarda bazı fâsıklar(günahkarlar) şerefli şeriata aykırı ve emre karşı,önceki üslup üzre davul ve nakkare ve zurna çalıp,birçok eğlence ve yasak davranışlar yapılıp,bundan başka,ortadan kaldırılmış bid’atlerden Aşure günlerinde İŞIK taifesi dahi sancaklar kaldırıp davul ve nakkare ve def ve dümbelek ile açıkça şehirde gezip,Müslümanların hakimlerine bu tür şeriata aykırı hareketlerin yasaklanması gerekir iken,izin verilip, yasaklanmadığı, işitildiğin-den,imdi,bunun gibi kötü eylemler,bundan önce yasaklanıp defedilmiş iken,bu kez ruhsat verilip, yasaklamamağa sebep nedir bilinmesi ve bundan sonra yasaklanmak gerektiğinden, buyurdum ki :

Şerefli hükmüm elinizi buldukta,bundan sonra bayramlarda şeriata aykırı davranışlar da bulunan kimselere davul ve nakkaş çaldırıp,eğlenceler ve yasaklanmış davranışlar yaptırmayıp,yapanları yakalayıp ve Aşure günlerinde de ve diğer zamanlarda IŞIK(Kızılbaş) taifesinin bu çeşit davranışla şehirde gezdirmeyip yasaklayarak,bu yasağa uymayanları, şerefli şeriatın gereği ile cezalandırıp,bu yüce emrimin suretini orada mahfuz sicile kaydedip,bugün ve bugünden sonra yüce buyruğuma aykırı ve şerefli şeriata karşı gelen kimselere göz açtırmayasın.         19Zilkade 966(M.1558).

 

 

Belge :

Varna İlçesinde Sarı Saltuk zâviyesinde ışık Taifesinden Mehmet’in şeriata aykırı sözler üzerine,ışık taifesinin araştırılmasına dair :

Varna kadısına hüküm ki :

Balçık kasabası naibinin imzasıyla yüce huzuruma sicil sureti sunulup,hükmün altında bulunan Kaligra (Kalliakra) adlı kalede bulunan Sarı Saltık zaviyesinde IŞIK taifesinden Mehmet adlı kimse şerefli şeriata ve İslam dinine aykırı bazı sözler ettiğini bildirmiş.

İmdi,bundan önce tarafımdan gözetilen memleketlere (Osmanlı memleketine) yüce fermanım gönderilip,buna benzer zaviyelerde şerefli şeriata aykırı bid’at ehli (sapık) IŞIK taifesini bırakmayasın diye buyurmuştu. Buna göre,buyurdum ki :

Emrim gelip ulaşınca,bu konuya mukayyed olup göresin; adı geçen Işığın,sunulduğu üzre şeriata aykırı sözler söylediği doğru mudur? Ne çeşit kimsedir? Ondan başka adı geçen zaviyede bulunanlar bid’at ehli (sapık) IŞIK taifesi midir? Yoksa,Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemaat (Sünni) olarak,kendi hallerinde midir? Nicedir,yazılıp bildiresin. 12 Muharrem 967(M.1559)

 

 

Belge :

Oğlanlar Şeyhi’nin Müridlerinden birinin Halkı doğru yoldan (Din’den) saptırdığına dair :

Üsküdar kadısına hüküm ki:

Şimdiki zamanda Oğlan Şeyh’in babasının mûridlerinden bir kimse,şeyh adına adı geçen kasabanın etrafında olan köyleri gezip,nice kimseleri dinden (doğru yoldan) çıkarıp,şeriata aykırı iş işledikleri duyulduğundan,adı geçenleri ve yanlarında birlikte olan müridlerini yakalayıp bağlayarak yüce katıma gönderilmesini emredip buyurdum ki:   Bali çavuş oraya gelince,adı geçen şeyhi ve yanında beraber olan kimseleri ele geçirip,adı geçene (çavuşa) teslim edip,bağlı olarak saadetli huzuruma gönderesin. 27Cemâziyel-âhir 967(M.1559)(Bali Çavuş’a verildi.)

 

Belge :

Varna’da Sarı Saltuk Dergahındaki Işıkların Araştırılmasına Dair :

         Varna Kadısına Hüküm ki :

…ve zeamet sahibi,malları yöneten Mehmet’e hüküm ki ; Şimdiki zamanda yönetimin altında olan tekkelerde bazı bid’at ehli (Sapık)IŞIKLAR cemiyet üzre olup,sapıklık ile fesat ve kötülükten uzak olmadıkları duyuldu.

İmdi,bundan önce buyruğum altındaki (korunmuş) memleketlerimde(Osmanlı ülkesinde) Ehl-i Sünnet ve Cemaat (Sünni)yolu üzre olmayıp, bid’at ve sapıklık üzre olan ışıklar’ın yasaklanması için şerefli hükümlerin gönderilmişti. İmdi,o yüce emrim olduğu gibi mukarrer (geçerli)dir. Buyurdum ki ; Emrim elinize vardığında,bu hususa dikkat ve ihtimamla mukayyed olup, adı geçen İlçede bu çeşit tekkelerde Ehl-i Sünnet ve Cemaat  mezhebi üzre olmayıp,bid’at ve dalalet ve şeriata aykırı durumda olan Işıklar’ı yasaklayıp defeyleyesiniz.

Şeriata karşı olan kimselere fırsat vermeyesiniz. Yasağa uymayanları,ismi ve resmi ile yazıp arzedesiniz. Sonra,onlar hakkına yüce buyruğum ne şekilde gelirse,gereği ile amel edesiniz.

Amma bu bahane ile,kendi halinde düzelme göstermiş olan kimselere,şeriatın öngördüğü yargının dışında karışma ve saldırıda bulunmaktan ve kimseden bu bahane ile ahz-ü celb olmaktan çok sakınarak,tamamen hak üzere olasınız.

10 Safer 967 (M.1559)(Zam Mehmed’in adamı Mustafa’ya verildi).

(Osmanlılar,Sünni olmayan ve kendileri gibi inanıp düşünmeyen Alevi toplumunu dinsiz ve sapık olarak göstermektedirler. Sünnilik,şeriat övülerek göklere çıkartılırken,Alevilik yeriliyor.)

 

Belge :

Varna’da Akyazılı Baba Tekkesi Dervişlerin Teftişine Dair:

Varna Kadısına hüküm ki :

Şu günlerde zaim Mehmet Efendi ile mektup gönderip,Varna İlçesine bağlı Sebak mevkiinde bulunan Işıkların(Kızılbaşların) durumları,şerefli emir gereğince denetlendikte,adı geçen tekkeye yakın olan köylerin halkından nice Müslümanlar bu tekkeye uç beyleri hizmet için birçok kullar gönderip,adı geçen kullar tekkenin etrafında üzüm bağları yetiştirip ve üzüm sıkıp,şarap yapıp,her türlü fenalığı yaptıklarından başka,adı geçen tekkede Ehl-i Sünnet ve Cemaat inancı üzre olan dervişler dahi yukarıda anlatıldığı biçimde şarap verip,özellikle içlerinden Mevvec Ali adlı IŞIK,haramzade olup, her zaman fesad işleyip fesatçılardan olduğundan,tedip olunup (cezalandırılıp) bir kaç günden sonra Pervane ve bir kaç IŞIK “Tekkenin işini kul taifesi yapmalıdır” diyerek yabancı kullar ile anlaşıp,bu tekke halkının arasına velvele bırakıp,tamamen fesada sebep olmuştur diye arzolunduğu sebeple,buyurdum ki:Adı geçenleri güvenilir adamlara teslim edip,yüce katıma gönderesiniz.Rebiülevvel 967 (M.1559)(Adı geçen Mehmet Haseki’ye verildi)

 

 

Belge :

Emir olmadığı halde Başına Yeşil Saran Ali’nin Başından yeşilinin çıkartılmasına dair :

Kayseri beyine ve Kadısına hüküm ki:

Kayseri’nin içinde oturan Ali adlı kişi,emir adına başına yeşil alamet takıp,Müslümanlara karşı haddini aşıp,gerçek “EMİR” olmayıp,başından yeşili alındığını Nakîb-ül-Eşraf bildirdiğinden, buyurdum ki :

Şerefli hükmüm varınca,adı geçenin başından yeşilini giderip,bundan sonra başına yeşil alamet taktırmayıp, yasaklayasın.Aldırış etmezse,tedip eyleyesin.Bunu böyle bilesin.

  1. Safer 973 (M.1565).

 

Belge :

Ahyolu’daki Işık Tâifesinin Takip edilmelerine dâir :

Ahyolu kadısına hüküm ki :

Mektup gönderip,Ahyolu ilçesinde Hatun ili bucağında dalalet üzre IŞIK taifesi toplanıp,

Bahçeli adındaki başkanları Tur adlı IŞIK için peygamberdir diye inandığından başka Ehl-i Sünnet ve Cemaat’den ibadet üzre Müslümanlara “Boş yere aç gezersiniz ve başınızı yere korsunuz.” Deyip de Ferâız kitaplarına “Saman ve kepekten ibarettir. Samanı hayvan soyu ve köpeği köpek yer. O kitapları okuyan da hayvan ve köpektir” diye çekiştirip söverek,Müslüman mezarlıklarına

“Yezitlerin kabirleridir” deyip,kendi ölüleri için ayrı mezarlık yapıp, bu ve benzeri tam bir kafirlikle zihinleri boş,okumamış toplumu dinden saptırmak üzere olup,adı geçen bucak halkının çoğu bunlara uyup,haksız yere adam öldürmeye ve mallarını almaya çalışıp,kendi halinde zayıflık zinciri üzere olup onların şerrinden rahatları olmayıp,gizli ve açık olarak araştırıldıkta, davanın anlatıldığı gibi olduğundan, haklıyı korumak gayreti coşup,adı geçen Bahçeli ve müridlerinden Resul ve İsa yakalanıp,(Biz kafir idik, şimdi Müslüman olduk)diye tövbe ettikleri için,kefile verilip,adı geçen Bahçeli müridlerinden ve bazı hırsızlarından,hassa reislerden kereste almağa gelen Hüsam Reis ile yakalanıp gönderilmek üzre iken kaybolup,öte yaka Kızılbaşlarından gelip bunların arasında yerleşmiş bir kara sakallı hak suretinde Boyacı Ahmet adlı kimsenin öldürülmesi için toplanmış dururlar. O azgınlık ve sapkınlık üzre olanlar tahammül edemeyip,yüce katıma yöneldiklerini arz eylemişsin.

İmdi, o kaybolanlar dahi yakalanıp,durumları denetlenip, bildirilen hususlar sabit olursa, hapsolunmalarını emredip buyurdum ki  Buyruk vardıkta,bizzat mukayyed olup adı geçenleri ve kaçanları ne olursa olsun yataklarına ve duraklarına ve tamamen yasa ile bulundurması lazım olanlara buldurup,getirip,durumlarını hak üzre denetleyip göresin. Arzettiğin gibi,böyle ahvalleri sabit olanları sıkıca hapsedip,sicil suretlerini yüce katıma gönderesin. Sonra emrim ne şekilde gelirse,gereği ile amel oluna.

15 Safer 975(M.1567)(Laz İbrahim Çavuş’a verildi).

 

Ahyolu kadısı kendisine göre haklı bir dava oluşturmuş. Kızılbaşları suçlu göstermek,onların söylemediklerini söylemişler gibi tutanaklar tutarak suçlamaktadır.

 

 

Belge :

Beypazarı’nda Softaların İsyanına ve Küfür eden bir Yürüğün ateşte yakılmasına dair :

Adı geçene (Bursa beyine) hüküm ki :

Mektup gönderip,şerefli hükmün gelip, Kastamonu sancağında bazı softa taifesi bozgunculuktan uzak durmuyorlarmış. Göresin, defeyleyesin diye ferman olunduğundan,şerefli emir gereğince Beypazarı ve Ankara semtlerine gidilip, incelendikte,zikrolunan taifeden on beş nefer softa toplanıp,fesada girişmek üzere iken, Kangırı beyi üzerlerine varıp haklarından gelinmekle,olancası dahi dağılmakla,adı geçen yere gidilmeyip Hudaverdigah sancağına ait olan mevzide bazılarının eşkıyalıkla tanınmasıyla iki nefer softa yakalanıp,birinin hakkından gelinip ve bir nefer dahi getirilip hapsolunup ve bazısı da öteki sancaklara dağılıp ve Beypazarı ilçesinde Yürük taifesinden Er Gâib adlı kimse Sultan Bayezid’li olup Konya savaşından sonra gelip Beypazarı’na bağlı geçit içinde boş mevzide yer etmiştir. Haramilik eder,fesadının sonu yoktur diye Müslümanlar haber verip, yakalanıp,durumu araştırıldıkta, yaramazdır dediklerinden,oradadır ve hem kendisinden küfür sözleri çıkmıştır.

Ele geçmeyip, hakkında şeriatın gereği yerine getirilmemiştir.

Öldürülmesine dair şerefli fetva vardır diye, şerefli fetva ve geçmişte olan sicili getirip ve yüzleştirmekle, doğru sözlü olan Müslümanların çoğunluğu yaramazlığına  şehadet edip haber verdikleri tescil olunup sicil suretleri ve hakkında verilen şerefli fetva yüce katıma arz olunup kendisi bazı suçlularla Bursa zindanında mahpustur diye bildirmişsin.

İmdi,adı geçenin “ateşte yakılması”nı emredip buyurdum ki:

Buyruğum geldikte,adı geçeni ateşte yakıp,emrimin yerine geldiğini yazıp bildiresin.

13 Rebiül-evvel 975 (M.1567)(Kazasker arz etmiştir kethüdası Kara Çavuş’a verildi).  

 

Belge :

Denizli’de Sarı Baba Zaviyesindeki Işıklara Dair :

Anadolu Beylerbeyine ve Denizli Kadısına :

Bu günlerde yüce katıma dilekçe sunup,Denizli İlçesinde Sarı Baba zaviyesinde toplanmış olan Işıklar (Kızılbaşlar) bid’at ve delalet ehlinin gidişi üzre olup, gece ve gündüz saz ve söz ile fisk-u fücur (kötülük)edip,Ömer ve Osman adı ile gidenlere, “çirkin adlardır” deyip,adlarını değiştirmeyince, ziyarete izin vermezler. Ve ziyarete giden kimselere, önce dışarıda secde ettirirler,ondan sonra ziyaret ettirirler. Ve kendileri hiçbir vakit namaz kılmayıp “niçin namaz kılmazsın?”diye sorulduğunda, “Bu Erene hizmet ettiğimiz(Namaz olarak) yeterlidir”derler. O diyarın kötüleri ve eşkıyası çoğunlukla onlara mürid olup,Ehl-i Sünnet olan cemaate aşırı düşmanlık etmişlerdir diye arz ve takdim olunup, durumlarını görmek gerektiğinden, buyurdum ki:

Şerefli buyruğum geldikte,kendi tarafından gizli ve açık olarak güvenilir adamlar gönderip,kıyafet değiştirip, adı geçen o çeşit Işıkların davranış ve durumlarını gizlice araştırıp göresin. Kendilerine isnat olunan bid’at ve dalaletin aslı var mıdır,nicedir?

Şöyle ki: Gerçek durumlarını kaldı marifetiyle şeriat yasası üzre denetleyip,sabit olan maddeleri yazıp bildiresin. Şöyle ki: Bu çeşit sapkın (yoldan ve dinden çıkmış) hapsedesin.

23 Rebül-ahir 975 (M.1567)(Kaptan’a gönderildi. Ulaştırmak için).

 

Belge :

Ahyolu’daki Işıklara dair :

Ahyolu kadısına hüküm ki :

Bugünlerde bazı IŞIKLAR ortaya çıkıp, Müslümanları yoldan çıkarıp,halka zarar verdikleri arz olunmuş,bunların denetlenmesi için,bundan önce Saray çavuşlarından İbrahim ile yüce buyruğum gönderilmiş idi. O zamandan ele geçmeyip,şimdi ise geri gelip halkı yoldan azdırmakta oldukları duyulduğundan, buyurdum ki:

Yüce buyruğumla,adı geçen kişi oraya geldiği zaman,adı geçenleri (IŞIKLARI) yakalayıp,

daha önce verilen emir gereğince durumlarını göresin.

7 c.975 (M.1567)(Kırk Sinan oğlu Hasan Çavuş’a verildi).

 

Belge :

Amasya’da Süleyman Fakih’in Yok edilmesine dâir:

Amasya Beyine buyruğumdur ki ;

Halen Budak-özü ilçesinde Süleyman Fakih adıyla bilinen kimse,yukarı tarafın (Kızılbaş) halifelerinden olup,halife adı verilen bazı dinsiz ve fesatçılarla ittifak ve Cemiyet üzre olup,halkı kötü yola götürmekten başka bir şey yapmadıkları anlaşılınca,buyurdum ki:

Buyruğum eline geçtiğinde,adı geçen Süleyman’ı, kendisine uyan diğer dinsiz ve fesatçılarla,gizlice araştırıp ve de adı geçen kişi gerçekten yukarı tarafın halifelerinden olup, kafirlik üzre olup, yasadışı davranışlarda  bulundukları doğru ise, toprak kadısı marifeti ile, adı geçenleri güzelce ele geçirip ve de hiç kimseye duyurmadan el altından Kızılırmak’a götürüp boğdurasın. Ya da başka bir biçimde ve uygun görüldüğü şekilde “Hırsızlık ve haramilik eylediler”diye iddia (İftira) eyleyip,haklarından gelesin.

22 Rebi-ül-Evvel 976 (M. 1568) (Mehmet Çavüş’a verildi).

 

OSMANLI DÖNEMİNDE YAPILAN

                      KIYIMLAR ve CEZALAR

  • Şahkulu Ayaklanması

1512-Nur Ali Halife Ayaklanması

1517-Bozok’lu Celal

1518-Bolu Kadısı Hüsam,Şah İsmail’e destek verdiği gerekçesi ile sorgulanır ve 1518 tarihinde idam edilmektedir.

1519-Şah Veli Olayı,

1525-Baba Zünnun ayaklanması, Bu ayaklanma Alevi Türkmen kökenli ve yoksul köylülerin hareketi idi. Köylülerden alınan vergiler gerçek gelirleri görülmeden, araştırılmadan yazılır ve tahsildarlar aracılığıyla tahsil edilirdi. Yazılan  vergiyi ikiyüz akçe yüksek bulan bir köylünün itirazı üzerine tahsildarlar ve zaptiyeler tarafından bıyıkları ve sakalı kesiliyor. O dönemde dahi Aleviler için son derece önem taşıyan bıyık,kesilince ortalık karışmış ve bu hareket ayaklanmaya dönüşmüş. Çok büyük destek bulan bu hareket Baba Zünnun ordusu haline gelmiş ve bir çok defa da Osmanlı ordularını bozguna uğratmış,sonunda Baba zünnun’un ölümü ile yenilgi başladı ve Diyarbakır Beylerbeyi Hüsrev Paşa tarafından tüm ordu kılıçtan geçirilmiştir.

1525-Süklün Koca hareketi,Baba Zünnün ile birleştirilerek anlatılsa da tamamen farklı gelişen  bu hareketin amacı biribirlerinden  farklı değildi.

1526-Atmaca Ayaklanmaları,

1526-Domuzoğlu Ayaklanması Adana ve Yenice bölgesinde başlayınca büyük destek bularak           genişledi.  Hareketin  bastırılması görevi verilen Adana Valisi Ramazanoğlu Piri Bey olayın üzerine çok ciddi tedbirlerle giderek aynı yıl   bastırdı ve harekete destek veren Köylü ve Alevi  kesiminden  büyük zayiat verildi.

1526-Kalender Çelebi Ayaklanması; Hacı Bektaşi Veli soyundan olduğu kabul edilen ve bazı  kaynaklara  göre Balım Sultan’ın kardeşi olan Kalender Çelebi 1476-1528 yılları arasında yaşadığı tahmin edilmektedir. Köylü ve Çiftçi kesimiyle yoksul Türkmen halkının desteğini alan Çelebi’ye Devlet baskısı altında ezim ezim ezilen Alevi halkına sünni kesimden de küçümsenmeyecek derecede halk destek vermekteydi.

……….

1526-Veli Halife,

1526-Yenicebey hareketi,

1529-İnciryemez Ayaklanmaları ve Sis’in (Kozan) kuşatılması,

1529-Seydi Bey,

1533-Bitlisli Şeref Han Ayaklanması,buna Kürt ayaklanması olarak   da bakılabilir.

1533-Bozok’lu Kürt Şeref Ayaklanması,

1558-Çırpanoğlu Ayaklanması, Biga halkının desteği ile gelişen  olaylar

1558-Karasi Ayaklanması,

1559-Varna Sarısaltuk Zaviyesindeki baskılara karşı yapılan  ayaklanmalar.

1567-Ahyolu Işıklarının Kızılbaş çevre oluşturdukları, sevmediklerine “Yezit” dedikleri savıyla merkeze istenmeleri, Denizli Sarı Baba zaviyesindeki Işıkların saz ve sözle fisku fücur ettikleri, namaz    kılmadıkları, Ömer ve Osman’ı sevmedikleri için tutuklanmaları.

1569    Ankara’da Şeyh Hüsam ve halifeleri Mülhid oldukları gerekçesiyle mallarına el kondu.

1568    Amasya’da Süleyman Fakih’in haramilik eyledi gerekçesiyle haklarından gelinmesi istendi.

1568  Kastamonu’da Ekmekçioğlu Alevi olduğu için cezalandırıldı. Amasya,Sivas,Tokat ve Çorum dolaylarındaki  Melahide’nin (Alevi hareketinin) kontrol altına alınması.

 

1568   Bozok’ta Cuma namazına gitmedikleri için Alevi ileri gelenlerinden Bozdoğan Sipahisi Hüseyin, Yol Kulu, Kaya büken,Yer Kulu Yakup,Hızır Şah cezalandırıldılar.

1570   Merzifon ve Amasya’da Vahap Dede,Mehmet ve Veli,Kızılbaş oldukları,liderlik yaptıkları

Cem-Cemaat yaptıkları için cezalandırıldılar.

 

1571   Taşköprü de meşhur Yüce İlyas dergahı büyük ilgi görüyor ve yöre halkı buraya akın ediyorlardı,Saz çalıp, Mum söndürüyorlar ve Biri birlerinin avratlarıyla ilişki kuruyorlar  gerekçesiyle Kırca Kaya,Kızılca Viran  ve Hacı Yölük köylerinin büyükleri cezalandırıldı.

1572   Niksar bölgesinde Küçük Tekke Şeyhi Baba Erdivan,  Ali, Çırak ve bir çok yandaşları Kürek  Mahkumu oldular.

1572 Seydi Gazi Türbesindeki törenler ve ibadetler yasaklandı.

1572    Filibe yöresindeki  Alevi liderleri tutuklandı. Burgaz da Hamza ve yakınları tutuklandı.

1576    Nevrekop’ta  Küçük Mehmet adlı kişi din ve Peygamber hakkında yalan,yanlış konuştuğu için öldürüldü.

1576    Fakih Veli’nin kitapları Kara Yakup adlı casus olarak kullanılan şahsın bildirdiği gerekçeler doğrultusunda Çorum’da nispet olsun diye yakılması.

1577    Elbistan’ın tanınmış Alevi önderlerinden ve hiç bir suçu olmamasına rağmen sadece Alevi  olduğu için öldürülmesi emrinin infazı.

1578 Malatya’da yalancı Mehmet adlı birinin düzmece ifadesi doğrultusunda Adaklu,Bezki,Çakalu, Eğirbüklü,

Eşkanlu,İzlu,Kalaklu,Karasaz,Kömürlü,Mihriman,Rişvan, Solaklu,Şeyh Hüsenli, Soydanlı aşiret liderlerini Şah  İsmaile  yakınlık duydukları gerekçesiyle sorgulanmaları ve cezalandırılmaları.

1579, Zile ve Artova köylerinde Aleviliğin daha da yaygınlaştığı, Arap Köyünde ki Emir Ali ve    yandaşlarının Cemlerde para toplayarak İran’a para göndermeleri gerekçesiyle ceza    görmeleri. (Rivayetler 1500 sikenin İran’a gönderilmesini gerekçe göstermektedir)

  • Şahgeldi,

1602-Nadaj’lı Sarı Abdurrahman’ın idamı,

1613-Sivas’ta Sımavnalı Ayaklanmaları,

1628-Şeyh Ahmet, Sakarya Şeydi,

1688-Bektaşi Ocaklarında suçsuzların idamı,bunu Yeniçeri ağası Koca Mahmut Ağanın yanlış ve yalan bilgileri doğrultusunda suçsuz günahsız insanların idamlarına tahammül edemeyen halkın hareketi,

1826 Ocak ayı içerisinde Yeniçeri Ocağının kaldırılması kararının alınması ve yakıp yıkmaların birlikte gelmesi, Akçatılı Kel Mehmet,

Canbolatoğlu,Celali Ayaklanması,Cennetoğlu,Deli Hasan

Gümüşoğlu,Kalender oğlu,Karayazıcı,Pir Sultan

Şah İsmail,Şehzade Murat,Şeyh Bedrettin,

Bütün bu ayaklanmaları Dönemler olarak ele alacak olur isek ;

  1. Bayezit Dönemi,II. Selim Dönemi,Murat Dönemi,Kanuni Sultan Süleyman Dönemi,

Yavuz Sultan Selim Dönemi,

Abas Tan

4.3.2011