ALEVİLİK ve İSLAMİYET

ALEVİLİK ve İSLAMİYET İLİŞKİLERİ

 

Alevilik hakkında geçmişten gelen yeterli yazılı kaynak bulunmadığı için herkes kendisine göre bir Alevilik yaratıyor yada kendisine göre bir Alevilik tarifi yapıyor ve İslamla hangi konularda ne kadar örtüşüyor yada ne kadar uzaklarda duruyor bunları farklı farklı yorumluyorlar.

Kendilerine Hoca denilen  birçok insanda Aleviliği Sünnilere şirin gösterme adına farklı bir Alevilik yaratmaya çalışmaktadırlar. Halbuki ;

Anadolu Aleviliğinin tek bir kalıptan yorumlanması mümkün değildir. Bu yüzden de Alevilik tarifi birkaç cümle ile yapılamaz.

Aleviliği tarif ederken bölgenin,coğrafik yapısı,dili,ırkı ve inancı ile birlikte tarif edilmelidir. Sadece inançsal yanının tarifi,ırksal tarifi yada başka bir şekilde tarif  edilmesi mümkün değildir. Çünkü Alevilik o kadar çok kültür ve inançlardan faydalanmış ve içerisine almış ki hiçbir dine,mezhebe, inanca sığmayacak kadar geniş ve zengin,birikimli,deneyimli,insanı temel öğe olarak özüne alan,

Hak-Muhammed-Ali (Tanrı-Doğa-İnsan) üçlemini temel esas olarak gören,

Hakkı insanın özünde gördüğü için Ali’yi Hak. Hakkı Ali olarak bilen,İbadetini Pir-Rayber-Talip esasına göre Ayini Cem olarak yürüten,Hünkar Hacı Bektaş-ı Veliyi pir kabul eden Anadolu’ya has bir inanç,ibadet,kültür ve yaşam biçimidir.

Alevilik tarif edilirken kesinlikle bir boyutuyla ele alınmamalıdır. Sadece bir boyutuyla ele alınan Alevilik,ne İslamiyet’in içerisine sığar,nede İslamiyet’in dışında kalır. Tek taraflı tarif edildiğinde algılanışa bağlı bir Din de olabilir,mezhepte olabilir,din dışı da olabilir.

Aleviliğin olmazsa olmazları vardır. bu olmazsa olmazların başında İnsan sevgisi vardır ki Buna Eline-Dilin-Beline,tarzında yaklaşmışlardır. Benim kabem İnsandır diyen,okunacak en büyük kitap insandır diyerek İslamiyet’e sığmayacak kadar geniştir.

Alevilik; tanrıyı,evreni ve insanı kendine göre algılama ve yorumlama biçimidir.Yol bir,sürek binbir.

Aleviler, Aliyi yaratanın bir görünümü olarak da kabul eder.

 

Hz.Muhammed in karşısına çıkan Aslanın Ali olduğunu kabul ederler. Aynı Ali biraz sonra kırklar meclisindedir. Her yerde hazır ve nazırdır Ali.

Kendi cenazesini kendisi taşıyan da Ali’dir.

 

“Aynayı tuttum yüzüme,

Ali göründü gözüme”

 

diğer dinlerde ve inançlarda yoktur ama Alevilikte buda oldukça farklı bir mesajdır. Buradan hareketle Ali’yi Hak bilirler.

 

Aleviler,yatırlardan,ziyaretlerden medet beklerler, sıkışınca yetiş Ya Ali veya yetiş Ya Bozatlı Hızır derler.

Aleviler sinirlendiklerinde birisine tokat veya sopa vuracak olsalar “Alim Allah vurunca düşürürüm” gibi sözler sarf ederler.

Alimallah başka hangi anlamda kullanılabilir,anlaşılamamaktadır ve genç nesil bunu pek kabul etmemektedir. Çünkü bu söz son zamanlarda (1970 li yıllardan sonra) pek kullanılmamaktadır.

Aleviler; Hak-Muhammed-Ali derler ama,dualarında,yalvarış,yakarışlarında ve

Medet umdukları kişilere bakarsanız.

Hz.Ali’den,Hz.Hasan’dan;Hz.Hüseyin’den,On iki İmamlardan,Hacı Bektaş-ı Veli’den, Hızır’dan medet beklerler ama doğrudan Hz. Muhammed’den medet bekledikleri duyulmamıştır,yada dikkatlerden kaçmıştır.

Alevilik farklı bir anlayış ve algılanıştır. Bu yüzden (yazarın dediği gibi) Alevi Bektaşiler üç beş satırlık fıkralarını yada iki dörtlük okuduğunuzda göreceksiniz ki tarihler yazılacak kadar geniş olan FELSEFİ BİRİKİMLERİNİ o üç satırlık fıkraya yada iki dörtlüğe sığdırmışlardır.

 

Engin görüş ve düşünceler,siyasi iradeler ve yaşam tarzları ve inançları biribirini tamamlar.

İşte Alevilikte paylaşımın önemi bu şekilde açıklanabilir.

Aleviler siyasal,sosyal,ekonomik ve coğrafik olarak bakış açılarını ortaya koyarlar.

Örneğin: Haftada bir gün var ama yedi adı var ilkesinden hareket ederler.

 

 

Bu sözü her insan kavrayamaz ve dünya görüşünü de dile getiremezler ama Aleviler,binbir  ismin biride Ali ilkesine bağlamasını bilirler.

 

Hüdai bir şiirinde :

“Sevgi bizim dinimizdir” diyor.

 

Nesimi, yada Hallacı Mansur

“Enel Hak” diyor

 

Alevilikte dört kapı kırk makam vardır. Dört kapı değişik mantıkla yada farklı ifadelerle  dile getirilmektedir. Bu konuda son dönemlerde araştırma yapan ve yazan alevi  ve Alevilik üzerinde kafa yoranlar dört kapıyı günün anlamına uygun bir şekilde tarif etmektedirler.

Ateş     :  ŞERİAT

Su        :  TARİKAT

Hava    :  MARİFET

Toprak :  HAKİKAT olarak ifadelendirilmektedir.

 

Elbette bu görüş Tanrı-Doğa-İnsan yada Hak-Muhammed-Ali veya

Beden-Ruh-Ölüm anlayışlarıyla özdeşleştirilmeye götürmektedir.

Alevilik ile İslam ilişkilendirildiğinde farklı görüş ve düşünceler taşıyanlar zaman zaman kendi düşünceleri ile çelişiyorlardır.

Alevilik İslam içimidir değimlidir sorusunu kendisine soran bir Alevi acaba nasıl bir cevap verecektir.

Sorunun detaylarına bakalım.     Alevilikte İslam’ın Beş şartı;

Ramazan Orucu var mı?

Beş vakit Namaz kılmak var mı?

Hacca gitmek var mı?

Zekat vermek var mı?

Şehadet kelimesi var mı?

Kuranın değiştirilmediğini savunuyor mu?

Asimile olmuş aleviler ve çevresindeki Sünnilere şirin gözükmek isteyen Aleviler dışında hiçbir Alevi bu sorulara cevap veremeyecektir.

Şayet bunların varlığını kabul ederse  o vakit. Alevi Ulu Ozanları olarak kabul ettikleri Nesimi,

Şah Hatayi,Fuzuli,Yemini,Virani,Pir Sultan Abdal ve Kul Himmeti nereye oturtacaklar. Onların söylemleri ile bu günlere gelen ve Cemlerinde onların deyişleriyle Semah dönenler yada yukarıda verdiğim örneklerde olan deyiş ve söylemleri ne yapacaklardır.

 

O halde Aleviliği gerçek yerine oturtmak gerekmektedir.

Halk dilinde bir tabir vardır.

“Karınca kendisi için çalışır.

  Arı başkaları için çalışır.” Bu sözden hareketle; Aleviliği buralara kadar taşıyanların içerisine birileri girerek başkaları için çalışmıştır. Kimdir bu başkaları için çalışanlar.

Osmanlının sarayda yetiştirip  halkın içerisine gönderdiği sözde Dedeler ve onlar gibi düşündürülen bazı farklı ozanlardır.

Osmanlının kuruluşundan kısa bir süre sonra Alevileri Müslüman olarak kabul etmeyen,Aleviler hakkında fermanlar hazırlatan,Fetvalar verdiren,Kızılırmak boylarında onbinlerce Aleviye kasteden bir zihniyet, Nesimi’yi,Hallacı Mansur’u,Pir Sultan Abdal’ı bugünkü Aleviler gibi düşündükleri için derilerini yüzenler,asanlar, kesenler  değilmidir. Günümüzde aynı düşünceyi savunanlar ve o düşüncenin ürünü olan Diyanet İşleri Başkanlığı bir taraftan bu ülke insanının yüzde doksandokuzu Müslüman diyecek ve yirmibeş milyon tahmin edilen Aleviler ise Diyanetin dediği gibi ibadet etmeyecekler. Diyanette onların inançlarını kabul etmeyecek,ibadet merkezleri olan Cemevlerini ibadethane olarak görmeyip Cümbüş evi olarak tarif edecek ve hala Aleviler biz İslam’ın özüyüz diyecekler. Bu konuda Diyaneti küçümsememek gerekir çünkü Diyanetin geçmişi Osmanlıda  Halifeliğin görevinin devamı niteliğindedir.

Alevilik İslamın içerisinde yada İslam’ın özüdür diyenler önce İslamiyet deyince neyi anlıyorlar bunu belirlemeliler,sonra Alevilik deyince neyi anlıyorlar ve neyi anlatıyorlar,bunları bir tespit etmeliler ve tekrar oturup değerlendirmeliler.

 

Alevilik İslam’ın neresinde?

Bu tespitler yapılırken bir noktayı da gözden kaçırmamalılar.

Dünyada yaşayan Aleviler hariç bütün Müslümanlar İnanç ve ibadette bir hareket etmektedirler. Ufak tefek detaylarda sadece tarikat bazında farklılıklar vardır ama özü birdir.

Bu araştırmalar yapıldığında Alevilerin ne Sünni Müslümanlara,ne Şia Müslümanlığına,ne Haricilere ve de diğer İslam’i inanç kollarına,onların inanç ve ibadetlerine  uyduğunu görmeyeceklerdir.             

 

Pir Sultan Abdal;

Gel ey benim selvi boylu cananım

Yüreğime bir od düştü yanarım

Kıblem sensin yüzüm sana dönerim

Mihrabımdır kaşlarının arası.

 

Bir başka deyişinde

 

Gafil kaldır şu gönlümden gümanı

Bu mülkün sahibi Ali değilmi

Yaratmıştır onsekizbin alemi

Rızıkların veren Ali değilmi.

 

Virani bir şiirinde ;

 

Evvel odur ahir odur

Tayip odur Tahir odur

Batıl odur Zahir odur

Ali Ali Ali Ali

 

 

Kul Himmet ;

Bir ismi Ali’dir bir ismi Allah

İnkarım yoktur hem vallah hem billah.

 

İşte Alevilerin ulu ozanları Aleviliği,inancını,yaşamını böyle anlatmaktadırlar.  Alevilikle ilgisi olmayan, bunları yaşamayan ama eline kalemi alıp istediği gibi bir Alevilik yazanlar  bunlardan ne anlarlar.

 

Genç Abdal ;

 

Yoğ iken yerle gökler ezelden

Kudret kandilinden pünhan Ali’dir

Kün deyince bez-mi elestten evvel

Alemi var eden Sultan Ali’dir.

 

 

Devrani bir deyişinde ; farklı bir şey söylemiyor.

 

Hakk’ın kandilinde,gizli nihanda

La mekan elinde sır idi Ali

Künt-ü kenzin esrarı ondadır

Dünya kurulmadan var idi Ali.

 

Bütün Alevi ozanlarının söyledikleri biribirinin aynısıdır ama farklı anlayanlar yada farklı söyleyenlere fazla bir söze gerek yok. Ne derlerse desinler  Aleviliğin özünü oluşturan sır perdesi işte burada yatmaktadır.

 

Aynayı tuttum yüzüme,

Ali göründü gözüme

Nazar kıldım ben özüme

Ali göründü gözüme

 

 

 

Ali evvel Ali ahir

Ali batın,Ali zahir

Ali Tayip,Ali Tahir

Ali göründü gözüme        sözleri hangi inanca ve hangi dine sığar.

 

Kul Himmet bir başka deyişinde Alevi düşüncesini net bir şekilde ortaya koyuyor ve bu görüş Ne İslamiyet’e nede başka bir inanca uyar.

 

Nice yüzbin yıllar kandilde durdun

Atanın belinde medara geldin

Anın için halkı gümana saldın

Binbir dondan baş gösterdin Ya Ali.

 

Ellerin kabesi var

Benim kâbem insandır

Kur’an da kurtaranda

İnsan oğlu insandır

 

Bütün bu açıklamalar Aleviliği tarif etmektedir. Bu tarifi İslamın içerisinde kabul edenler Alevilik İslam içidir derler. (Şiirler İslamiyete göre Şirk tir). Hayır  bunlar İslamiyete sığmaz diyenler ve Alevilikte de bu mevcuttur diyenlerde Aleviliği nereye koyarlarsa koysunlar oradadır..02.11.2007

 

ABBAS TAN